Hazırlayan: İbrahim Daş
Fâziletnâme müellifi Yeminî.. XVII. yy. itibariyle Bektâşîlik içerisine entegre olan Kalenderî–Hayderî bir çizgiye, eğilime mensup olduğu bilinmektedir. 24 kıssayı içerisinde barındıran eseri, bugün Balıkesir-Edremit bölgesinde yaşayan “Tahtacılar”ın takdislerine mazhar olmuştur. Daha çok Tevellâ (Ehlibeyt ve soyuna muhabbet besleyenlere muhabbet) ve Teberrâ (Ehlibeyt ve soyuna muhabbet beslemeyenlere muhabbet duymamak, itibar etmemek) çerçevesinde ve nasihat bağlamında manzum eserler sunmuştur denilebilir. Demir Baba velâyetnâmesinde “Hafız Kelâm Yeminî” olarak kendisinden söz edilmiştir.
“Hoş keramet madeni şah-ı velâyettir Ali
Nûr-ı Ahmed’dir yakîn, şem’-i hidâyettir Ali”
matla beytiyle başlayan manzum eserinde İnsan sûresinin ilk âyetine değindiği görülmektedir. Bu da bir dayanak olarak kabul edilebilir.
Balkanlardan Anadoluya böylesine uzanan bir geleneğin nâzeninliğine kayıtsız kalmak işten değildir. Gelgelelim, Dertli Divanî-Erkan Oğur eşliğinde Âşık Yeminî’nin bir manzumesine can kulağımızı verdiğimizde neye teşne kaldığımızı hatırlayabiliyorsak şayet, ne Türkçemizi unuturuz ne de muhabbetimizi… Yüzyıllardır yaşayagelen, bizim topraklarımızdan filizlenmiş nağmeleri, sözleri hâtıramızdan hatırımıza hatırlatabilmek; ne modernliğimize kusur ne de yeniye sırt çevirmek olacaktır..
“Yeminî, sen erenler bendesine
Özünü hak eyle erincesine
Sözü çok eyleme ki geçti devrân
Ecel erdikte kalmaz dilde fermân“
Comment here